Ceza Hukuku Cezanın Amacı Nedir?

1
12708

Önce ceza kavramını açıklamaya çalışayım ; ceza arapça bir kelimedir (hiç şaşırmadım) “iyi veya kötü olabilen bir karşılık”  manasına gelir. Ancak Türkçede ise sadece kötülüklere verilen bir karşılık olarak kullanılmakta.

Ceza Hukuku doktrininde çeşitli yazarların ceza tanımları mevcut ;

Dönmezer-Erman şöyle tanımlamış : “Topluma büyük ölçüde zarar veren fiiller karşılığı devletin son çare olarak kanun ile yarattığı ve izlediği diğer yapıcı amaçlar yanında , özellikle suç işleyeni bazı yoksunluklara tabi kılmak ve toplumun işlenen fiili onamama tutumunu belirlemek üzere ilke olarak bir yargı kararı ve suçlunun sorumluluk derecesi ile orantılı biçimde uygulanan korkutucu, caydırıcı bir müeyyide.”

Erem-Danışman-Artuk ise ; “suç işleyen kimsenin ıslahını sağlamak için devletin kanunla belirlediği ve hükümle tatbik ettiği tedbirler,cezadır.” şeklinde tanımlamışlar.

Bouzat-Pinatel’e göre ceza ; “failin şahsına, malına ve şerefine etkili zorlayıcı bir önlemdir”

Donnedieu De Vabres’a göre ceza ; “suç failine uygulanan yaptırımdır.Cezanın doğrudan sonucu, bir ızdırap meydana getirmesidir. Ceza fikrinden ayrılamayan ızdırap kavramı, onu diğer zorlayıcı yöntemlerden ayırır”.

Peki Cezanın Amacı Nedir? Ne olmalıdır?

Cezanın amacı konusunda doktrinde çeşitli görüşler var, bi göz atalım.

1) Mutlak Ceza Teorileri (Kefaret ve Adalet Teorileri)

Mutlak ceza teorisine göre, suç işlemiş kişiye ceza verilmesinden bir fayda ve netice beklenmemelidir. Yani cezanın, cezalandırmak dışında başka bir amaca hizmet etmesi gerekmez. Zaten amaç ceza vermektir. Biri suç işlemiştir ve ceza verilmelidir. Çünkü adalet kötülük yapanın karşılığını almasını emreder.

Teorinin savunucularından Kant’ın güzel bir örneği var bu konuyla ilgili ;

…bir adada yaşayan halkın tümü, birbirlerinden ayrılıp yaşadıkları toplumu ortadan kaldırmaya karar vermiş olsalar bile, cezaevindeki son ölüm mahkumunun cezasını infaz etmek zorundadırlar”

Yani ortada suç vardır, öyleyse toplum artık kurdukları topluluğu terk etseler dahi, adalet gereği ceza infaz edilmelidir.

Aslında bu teori felsefesini İncil’in “göze göz, dişe diş” ifadesinden almakta.

Özetlersem bu teoriye göre cezanın amacı, toplumun maruz kaldığı hoşnutsuzluğu, kötülüğü, yanlışları müeyyide altına almaktır, cezanın amacında “caydırıcılık veya ıslah” yoktur.

Bu teori eleştirilmiş ve denmiş ki ; ceza hukukunun amacı sadece adaleti gerçekleştirmek değil, tersine insanların barış içinde beraber yaşamaları için hukuki değerleri korumaktır. Toplumun korunması fikri olmaksızın mutlak adalet düşüncesiyle cezanın uygulanması aşırıya kaçmaktır.

Ayrıca, her suçun cezası, farklı zamanlarda farklı şekillerde olabiliyordu. Örneğin, hırsızlık suçu eski yüzyıllarda ölümle cezalandırılırken, şimdiki zamanımızda hiç bir yerde ölüm cezası uygulanmıyor. Dolayısıyla, her dönem kendi içerisinde bir adalet kıstası yaratacağından, mutlak adalet diyebileceğimiz bir kavram yoktur. Sonuç olarak  gerçekten adalet için mi cezalandırıyoruz sorusu yanıtsız kalır.

2- Nisbi Ceza Teorileri

Bu teoriye göre, cezanın amacı geleceğe yöneliktir. Ceza, faili gelecekteki suçlardan korumayı hedefler.

Caydırıcılık ön plandadır.

2 çeşit caydırıcılık vardır. Genel önleme ve özel önleme. Genel önlemede, insanlar, suç işleyenlerin cezalandırılmalarını gözler ve suçun bedelinin yani cezanın, suçun faydalarından daha fazla olduğunu anlar. Bu anlamda ceza insanları korkutur ve hukuka güveni temin eder.

Bu genel önlemenin toplumda etkili olabilmesi için, toplumda şöyle bir algı hakim kılınmalıdır ; “ben bir suç işlersem, cezası mutlaka infaz edilecektir, ve gene ben bir suç işlersem, çekeceğim ceza,işlediğim suçun toplumda yarattığı maddi ve manevi zararı tam anlamıyla karşılayacaktır”

Eski zamanlarda sıkça uygulanan, şu an bir kaç ülkede rastlanan en etkin caydırıcı cezalandırma, halka açık idamlardı.

Özel önleme ise, mahkum olmuş suçluların düşünce, davranışlarını yönlendirir.Fail gelecekteki suçlardan alıkonulmalı, bu durumda da, suçtaki kusuru oranında değil, rehabilite olabileceği kadar cezalandırılmalıdır.

Özel önleme üç şekilde gerçekleştirilir ; ilk olarak suçluyu cezanın şiddetiyle korkutarak, bir daha suç işlemesini engellemek, ikincisi suçluyu toplumdan tecrit ederek, toplumu korumak, üçüncüsü de, suçluyu belirli bir rehabilitasyona tabi tutarak ıslah etmektir.

Bu teoriye  eleştirim şu şekilde ; rehabilitasyon kişiden kişiye farklılık gösterecektir. Örneğin, adam öldürme suçundan mahkum olmuş birinin, anlık bir sinirle bunu yaptığını farz edelim. Etrafınızda çok güvendiğiniz, çok mülayim-sakin birini düşünün. Bu kişi anlık bir sinirle birini öldürüyor.İşlediği suçun farkında, pişman. Bu kişinin rehabilite edilmesi, 5 kez hırsızlık yapmış bir kişinin rehabilitesinden kısa sürebilir. Bu durum da adalet duygusunu yaralar. Sonuç olarak, büyük resme bakıldığında, adam öldüren kişi 5 senede özgürlüğüne kavuşabilirken, hırsızın 10 senede özgürlüğe kavuşması, bu teoriye göre mümkündür.

Ayrıca rehabilite eden kişilerin ve sistemin de bunda büyük etkisi olacaktır. Örneğin x hapishanesinde rehabilitiden sorumlu kişiler işlerini y hapishanesindeki kişilere göre daha özverili yapıyorsa, y hapishanesindeki mahkumların özgürlüğe kavuşmaları haksız yere daha  uzun sürecektir.

Ayrıca salt rehabilite gözüyle olaya bakmak, toplumun vicdanını rahatlatmayabilir. Bir kişinin kısa sürede rehabilite olup, tekrar topluma dönmesi, mağdur-mağdur yakınları ve toplum tarafından nefrete sebep olabilir.

3-Uzlaştırıcı Teoriler

Yukarıdaki Mutlak ve Nisbi Ceza Teorileri tek başlarına uygulandıklarında adalet bakımından iyi sonuçlara varılamamakta.

Uzlaştırıcı teoride ceza, kefaret teşkil etmesinin yanı sıra, genel ve özel önlemeyi de gerçekleştirir. Ceza hem geçmişe, hem geleceğe yöneliktir.

Uzlaştırıcı Teoriye Göre;

  • Ceza geçmişe ve geleceğe yönelik olmalı
  • Ceza genel önlemeyi gerçekleştirmeli
  • Ceza rehabilite edici olmalı
  • Cezanın kefaret (ödetici) niteliği bulunmalı
  • Cezaya, suçun karşılığı olarak, failin kusuru oranında hükmedilmelidir.

Görüşlerim:

Cezanın rehabilite edici özelliği bulunmalı fikrini savunmakla beraber, şunu vurgulamak istiyorum ; “Ya ıslah edilmesi olanaksızsa? Ya toplumun geneli o kişinin ıslah edilip tekrar topluma kazandırılmasını istemiyorsa?”

Ölüm cezasına karşı yapılan en büyük eleştiri, ölüm sebebiyle failin ıslahının imkansız hale gelmesidir.

Aynı mantıkla hareket ettiğimizde, müebbet hapsin, idam cezasından, ıslah anlamında ne gibi bir farkı kalmakta?

Ağırlaştırılmış Müebbet hapse mahkum olmuş biri de, ne kadar ıslah edilirse edilsin, topluma geri dönemeyecektir. Dolayısıyla ıslah bakımından idamla,müebbet hapis arasında bir fark kalmamakta.

Cezada kefaret, ödettiricilik olmalıysa, düşünün ki yaşları 1’le 10 arasında değişen çocukları öldüren bir fail var. Onlarca çocuk öldürmüş. Toplumda herkesin mutabık olduğu bir konu da, çocukların masum olduğudur. Peki bu çocukların yaşam hakkını elinden alan, ailelerini yakınlarını perişan eden bir adamın ıslah olması kimin umurunda olur?

Kendi adıma düşündüğümde, benim annemi ya da babamı öldüren bir kişinin ıslah olması zerre umrumda olmaz. Anneme yaşam hakkı tanımamış, belkide canavarca katletmiş birinin ıslah adına, ömrü boyunca hapiste tutulmasını istemem, ÖLMESİNİ İSTERİM.

Son olarak sizin görüşlerinizi alıyım..

1 YORUM

  1. “Ağırlaştırılmış Müebbet hapse mahkum olmuş biri de, ne kadar ıslah edilirse edilsin, topluma geri dönemeyecektir. Dolayısıyla ıslah bakımından idamla,müebbet hapis arasında bir fark kalmamakta. ” diyorsun ama ozel bi hukum disinda mahkumlarin topluma donmesi gayet mumkundur

CEVAPLA

İnsan mısın? *