Çocuk hakları sözleşmesine göre 18 yaş altı herkes çocukmuş.Keşke öyle olsa be.İnsan bi garip varlık,istek hiç bitmiyor.Çok zengin bir adam arabasıyla kaza yapmış,tamirhaneye gitmiş,usta arabayı tamir ederken aklından geçirmiş; “ne güzel bir yaşam,sorumluluk az,helalinden kazanıyor,usta da aklından geçirmiş; “vay be,arabaya bak,keşke onun yerinde olsam” Acaba ikisi de aklından geçenleri birbirlerine söylese bu yaşam değiş tokuşunu kabul eder miydi?Cıkk,zengin olan etmezdi sanırım..
Uzman amca-teyzeler diyor ki, 7 yaşına kadar çocuk video kamera gibiymiş.Ebeveynlerinin her hareketini beyne kaydedermiş.
Konuyu biraz dağınık anlatıcam,kusura kalma..Acaba çocuk bu kayıt esnasında ilk “yalanı” ne zaman kaydediyor.Eminim daha doğar doğmaz kaydediyordur ama yalanın “yalan” olduğunun farkına ne zaman varıyor?Yalanla kaç yaşında tanıştık acaba?Şöyle bir yalanı eminim hatırlarsın dostum,aşı yapılmaya ya da iğne yapılmaya götürüldüğümüzde her çocuk gibi ağlardık,yırtınırdık,bağırırdık,sonra anamız ya da babamız hiç acımıycak,hiç canın yanmıycak diye telkinler verirdi bize.E sonra biraz sakinleşip kuzu gibi yatardık iğne için,hemşire gelir,zank diye iğneyi sokar ve olan olurdu.Şimdi bir dakika!Daha 10 saniye önce anam-babam hiç acımıycak diyordu!E acıdı!O zaman ya anam-babam yalan söyledi,ya da “acıma” duygusunun doktrinde çeşitli tanımları olmalı..
Bana neden yalan söyledinki be annecim?Şöyle deseydin keşke,oğlum acıyacak ama bu iyiliğin için gerekli,acısı hemen geçicek..E sonra ne oluyo peki,anam-babam herhangi bir olayda,ne zaman “acımayacak evladım” dese,beyin hemen bir flashback’le iğne yapılırkenki anırma seanslarıma dönüyor..
Demek neymiş efenim,yalan söylemeyin,hele hele ufacık bebelere hiç söylemeyin..
Çocukluk halimiz bir garipti yahu,yani o kadar savunmasızdık ki!Diğer canlıları düşünüyorsun,ana-babası yanında geçen süre en fazla 5 yıl.Bir buzağıyı düşün mesela..Oysa biz kaç yaşına kadar kol-kanat altındayız.Gelişim sürecimiz pek bi uzun,zahmetli..
Çocukluk zamanları aklına geliyor insanın bazen,ulan ne hayal gücümüz varmış.Oysa dışarıdan bir büyük olarak bakıldığında çok salakça şeyler.Olmayan bir arabayla bile oynayabiliyorduk.Evcilik diye bir oyun türetiyorduk,doktorculuk vs..-Cilik,-Culuk’lar havada uçuşuyordu.E büyüdük ne oldu?-Cilik,-Culuk’lar aynı kaldı ama oyun olmaktan çıktı be dostum..Öss’ye girmece-cilik,üniversiteyi bitirme-cilik,iş bulma-cılık,en önemlisi hayatı idame ettirme-cilik..
Çocukken dürüsttük,yalandan gülmezdik,oysa şimdi metre kareye düşen sahte gülüş sayısında muazzam artış var di mi?Arkadaşın bozulmasın diye yaptığı-yapamadığı espiri benzeri şeye gülüş.Patronuna yalakalık için aldığı nefese bile gülüş,ona gülüş buna gülüş derken,hakkatten gülüncek şey karşına geldiğinde gene gülüyorsun,e bu sefer gülmenin hakkını veremiyorsun..
Büyüdükten sonra bir olay sonrası çevrendekiler şöyle der “çocukluk etme” ! Niye yahu? Çocukluk etmek kötü bir şey mi? Bir daha çocuk olamıycaz,bari çocukluk etme hakkına karışmayın,insan özlüyor demekki o dönemi.Çocukluk edesi geliyor.Çocuk gibi davranası geliyor.Çocukken babanın bıyığını sakalını yolsan,gülerler,hoşlarına gider,ulan bi de şimdi yapsak “vay saygısız,eşşek herif” olur..Ne bilem ya,insanın çocukluk edesi geliyor işte.Memlekete gidince ben bi deniyim,pederin bıyıklara bi asılıyım şöyle : ))
Sürçü lisanlarım çocukluktandır,görmezden gel : ))
Gerçekten aslında söylemek istediğimiz ama söyleyemediğimiz şeyleri dile getirmişsin ellerin ayakların klavyen mausun dert görmesin
not: şu bıyık olayını yaparsan sonuçlarını siteye bi yaz olumlu sonuçları olursa bende deneyebilirim
güzel bir düşünce iyi bir strateji=)
durmak yok yola dewam=))
valla kankam cok guzelmiş 🙂 paylaşımın dusuncelerin için sagol 🙂 su yazıyı okurken bir kez daha beni cocukjluguma hayallerime goturdun ::) teşekkürler…
duşuncelerimi dile getirmisn.. 😉
kardeş ağzına yüreğine sağlık