Akademik zam talepleri yıllardır “mırıldanarak” dile getirildi akademisyenler tarafından. Mırıldanarak diyorum çünkü 142.000 (Yüz Otuz İki Bin) kişiyi ve aileleriyle birlikte neredeyse 500.000 kişiyi ilgilendiren bu mevzu için çıkan sesler pek cılızdı. 12 senedir zam bekleyen bu kitlenin taleplerine nihayet 6564 sayılı YÜKSEKÖĞRETİM PERSONEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN‘la cevap verildi ya da verilmeye çalışıldı.
2014 Aralık ayında akademisyenler zamlı maaşlarını alacaklar. 2014 Eylül ayı itibariyle bu 142 bin akademisyenin 44 binini araştırma görevlileri oluşturuyor. En çok zam da bu gruba verildi. Ocak 2015 %3 zammıyla birlikte 900 tl’ye yaklaşan bir meblağ. Peki yeterli mi?
İlk bakışta Türkiye şartlarında 900 TL’lik bir zam epey çarpıcı gözüküyor. Ama objektif bir değerlendirme yapabilmek için 900 TL’nin neyin üstüne konulduğuna bakmamız gerekir. Şu an mesleğe yeni başlayan bir araştırma görevlisi 2300 TL maaş alıyor. Daha evvelki yazılarımda da bu 2300 TL’nin neden bu mesleği yapmak isteyenler için asgari şartları karşılamadığını anlatmaya çalışmıştım. Ziyanı yok, tekrar anlatayım.
Ayın 15’i, 2300 TL maaşın yattı. İstanbul’da bekar bir araştırma görevlisi olduğunu varsayıyorum. Tek başına kiranın altından kalkman olanaksızdır, büyük ihtimalle bir bekar arkadaşınla daha evi paylaşıyorsundur. Ortalama kira 800 TL. Sana düşen 400 TL. Evin yakıt + elektrik + suyundan da aylık sana en az 125 düşer. Aylık telefon faturana da en iyi ihtimalle 30 TL diyelim. Aylık 100 TL de ulaşım parası. 400 + 125 + 30 + 100= 655 TL 2300 – 655= 1645 TL
Maaşı alır almaz sadece nefes almaya devam edebilmek için ödemen gerekenleri ödedikten sonra elinde kalan para 1645 TL. Dikkat ettiysen henüz yemek yemedik. Hadi yemek de yiyelim. Yine çok iyimser bir hesapla, günde 2 öğün yediğimizi ve öğün başına 5 TL verdiğimizi farz edelim. Günde 10 TL, ayda 300 TL. 1645-300= 1345 TL. Şu ana kadar en iyi hesaplamalarla, en asgari ölçütlerle, sadece barındık, yemek yedik ve iş yerimizle evimiz arasında gidip-geldik, kalan paramız 1345 TL. Güne bölelim; 1345 / 30= 44,8 TL, hadi 45 TL diyelim. Evet günlük özgürce(!) harcayabileceğimiz nur topu gibi bir 45 TL’miz var. Hesaplamalara evli olduğunuzu, hele hele çocuğunuzun olduğunu, öğrenim kredi borcu geri ödemesini katmadım bile.
Bu 45 TL karşılığında ise sizden talep edilenler görev tanımı muğlak olan araştırma görevliliği kamu görevini bir yandan yürütürken, diğer yandan kendi tezinizi yazmanız, doktora sürecini tamamlamanız. Bu 45 TL ile daha kıyafet ihtiyacınızı karşılayacak, sinemaya-tiyatroya-sergilere gidecek, sempozyum-panel-konferanslara katılacak, araştırmanız için elzem kitaplara, kitaplara olmasa fotokopilerine para ayıracaksınız. Ve tüm bunları günlük 45 TL yevmiyenizle yapacaksınız. Survivor gibi yemin ediyorum.
İşin imkansızlığı ortada. Halen ana-babasından maddi yardım alan bir güruhtan söz ediyoruz, şaka değil yahu. Ya da tüm bu olanlar şaka gibi, bilemedim.
İşte 900 TL’lik, Türkiye’de bir asgari ücrete denk gelen bu zam, yukarıdan anlattığım maaşın üzerine gelmiştir. Mesleğe yeni başlayan araştırma görevlileri biraz daha nefes alabilecek, biraz daha insani yaşayabilecek ve biraz daha az borç altına girecektir.
Peki Aralık 2015’te gelecek olan zam ile birlikte akademik yayınlarda bir patlama mı yaşanacak? Daha nitelikli akademisyenler mi yetişecek? Lisans eğitimi daha iyi hale gelecek mi? Bilmem. Ama en azından bu şekilde iyi gitmediğini hepimiz biliyoruz. Artan maaşlar hiç değilse yeni mezun arkadaşlar için daha cazip hale geldi. Bu cazibe de rekabeti artıracaktır muhakkak.
Hep araştırma görevlilerinden bahsetmek olmaz. En iyi ihtimalle 4 sene lisans + 2 sene yüksek lisans + 4 sene de doktora dönemi geçirmiş ve kadro alabilmiş bir yardımcı doçentin de şu an aldığı maaş da 2650 TL. Yine en iyi ihtimalle bu kişi 30’lu yaşlarında, büyük ihtimalle evli biridir. Bu maaşla aile geçindirmeye falan çalışır. Girdiği derslerden para alabilir ama haftada 10 ders saatini geçebilirse. Büyük üniversitelerde ise yardımcı doçentin bırakın 10 saat ders anlatmasını, seçmeli ders anlatabilirse öpüp başına koyar. Doçent ve profesörlerden sıra gelmez. Ha bir de doktorasını bitirdiği halde araştırma görevlisi doktor olarak senelerce kadro bekleyenler var ki vay hallerine.
Meslek ve maaş karşılaştırma olaylarına pek girmek istemiyorum. Birbirimizin maaşına göz dikmeye, birbirimizin üstüne basmamıza lüzum yok. Hasım olanlar biz değiliz. Devletlerin kamu görevlilerine verdiği maaşlar, devletlerin neye önem verdiklerinin önemli bir göstergesi. Taleplerimizin haklı olduğunu düşünüyorsak ses çıkarmalıyız. Mızmızlanmak adice bir eylemden başka bir şey değil.