Fransız Devrimi öncesine ilişkin yazı serismde şimdiye değin, 4 yazı yayınladım. Okumadıysan Tarih bölümünden bu yazılara bakabilirsin.

Bugün, Fransız Devrimini hazırlayan fikri gelişmeleri genel hatlarıyla anlatmaya çalışıcam. Sonraki yazılarda Sieyes‘in fikirlerine yoğunlaşmayı uygun gördüm.

Aydınlanma Felsefesi ve Düşünürleri

Evvelki yazılarımda devrim öncesi rejimdeki siyasal ve sosyal yapıyı aktarmaya çalıştım.Bu konuda, eski rejimin dayandığı siyasal, ideolojik temelleri yerinden sarsan fikri gelişmeleri anlatıcam.

Öncelikle şu soruların cevabı çok önemli. Fransız halkı, nasıl olmuştu da, TANRI olarak gördüğü kralına karşı ayaklanabilmişti? Bu inanç değişikliğinin sebebi neydi? Yıllar yılı, saygı duyduğu, boyun eğdiği ayrıcalıklı sınıflara karşı, halkı direnmeye iten sebepler neydi?

Yıllar boyu halkın bu ayrımcalıklara katlanmasında pek çok sebep mevcut.En yaygın sebepler, yoksulluğunun kaderi olduğuna inanmasında, yani içinde bulunduğu durumun ilahi olduğuna kanaat etmesinde ve manastırın ya da baronun-senyörün adamı olmakla şerefli bir iş yaptığına inandırılmasında.

Devrim öncesi Kral Tanrı’ydı, sonra bir zorba halini aldı, din adamları ve soylular toplumun asalakları olarak nitelendirildi.Fakirliğin bir kader olmadığı fikri yerleşti.Bu köklü inanç değişikliğinin kaynağı fikir alanındaki gelişmelerdi. Michelet bu gelişmeyi şöyle anlatmış ;

Kral,o tanrı, o mabut, bir nefret konusu oldu. Kralın tanrılaştırılması akidesi bir daha dirilmemek üzere öldü. Onun yerinde de , fikrin krallığı yükseldi.

Peşin yargılara dayanmayan, ilim, inanç, ahlak, siyasi ve sosyal her alanda, baskı ve gelenklerin yerine aklı koyan Aydınlanma Felsefesi ortaya çıkmaya başlamıştır artık.

Montesquieu, Voltaire, Rousseau ve Sieyes gibi Aydınlanma Felsefesinin kültürüyle yoğrulmuş düşünürler eserlerini yayınlamaya başlarlar bu dönemde.

Örneğin;

Montesquieu, devlet iktidarını meydana getiren yasama, yürütme, yargı kuvvetlerini birbirinden ayırarak ve bir kuvvetin diğerini durdurması gerektiğini savunarak devrim öncesi Fransa’nın mutlak monarşisini temelinden sarsar.

Rousseau, insanların devleti kendi aralarında yaptıkları sözleşmeyle ve kendi iradeleriyle kurduklarını ileri sürerek halk eğemenliğini savunur ve kralın tanrısal eğemenliğine darbe vurur. Egemenlik halkındır ve en kutsal değerler ancak eşitlik ve özgürlüktür.

Voltaire, özellikle feodal sisteme ve kilisenin tutuculuğuna karşı bir savaş verir. Küçük bir azınlığın, çoğunluğu kendi çıkarları doğrultusunda çalıştırdığı bir düzenin akla-mantığa aykırı olduğunu savunur. Feodal hukukun tabii olduğuna inanmaz ve feodal hukukun tabii bir sistem olduğuna ancak soyluların ayaklarında mahmuz, köylülerin ise sırtlarında semerle doğmaları halinde inanacağını söyler.

Giriş kısmını yaptıktan sonra, konu burada kalsın, bir sonraki yazıda Sieyes‘in düşüncelerini anlatıcam.

Kaynak: Fransız Devriminde Bir Başrol Oyuncusu Sieyes- M. Emin RUHİ Liberte Yayınları – Kitabı Satın Almak İçin Tıklayınız

1 YORUM

CEVAPLA

İnsan mısın? *