Olasılık Üzerine

1
485

Hayatta yaşanan olaylara iki şekilde bakılır. Bir olay ya bilerek yapılmıştır ya da tesadüfen, yani şans eseri. Örneğin bir parayı attınız ve yazı geldi. Bu acaba tesadüf mü yoksa bilerek olmuş bir olay mı? Hepimizin bildiği ünlü Fransız matematikçi Pierre-Simon, marquis de Laplace’ın ( ya da kısa adı ile Laplace) bir teorisi vardır ki, bu teoriye göre şans diye bir olgu yoktur.
Hadi oradan dediğinizi duyar gibiyim, ama devamını da dinleyin, hak vereceksiniz. Öncelikle şöyle diyeyim, tekrar yazı-tura işini konuşalım. Parayı aldığımızda, onu düzgün bir şekilde tartıp, üzerindeki tırtıklardan hava sürtünmesini hesaba katıp, parayı attığımız açı ve kuvveti hesaba katıp, havadaki rüzgar, toz, düştüğü yerdeki esneklik katsayısını hesaplayıp, işin matematiğini yaptıktan sonra parayı attığımızda yazı veya tura geleceğini önceden bilebiliriz ve bu da şans olmaktan çıkar, ki zaten şans diye düşündüğümüz olay az önce bahsettiğim değişkenlerin değerlerini anlık olarak bilemememizden kaynaklanmaktadır. Zaten gerçekte de her anımızda, her para atışımızda bu verileri hesaplayamayacağımızdan bu işin şans olduğunu kabul ederiz. İşte bu hesaplamaları yapabilen, yerinde ve zamanında doğru değerlendirmeler yapabilen birisi olsun. Bu durumda olacak olan olaylardı önceden bilebilir ve bir nevi geleceği görmüş olur. İşte bu kişiye de Laplace’ın Şeytanı denir.

Herkes gibi siz de rüya görürsünüz. Ama bazen rüyalarınızda tanımadığınız ve daha önce hiç görmediğiniz kişileri de görebilirsiniz. Peki bu nasıl oluyor?

Şöyle oluyor. Önce biraz bilgi verelim. İnsanın atomlardan oluştuğunu biliyoruz, atomların da, proton, nötron ve elektronlardan oluştuğunu. Bu saydığım atomik parçacıklar da enerjiden oluşur. Yani aslında insan enerjidir. Beynimizde olan olaylar da enerji iletimi ile olur. Gece uyuduğumuz zaman beynimiz düşük bir seviyede de olsa hala aktiftir. Bu aktiviteler sonucunda rüya görürüz. Yani gördüğümüz rüyalar bir enerjidir ve bildiğimiz üzere enerji iletimi diye bir olay vardır. Enerji iletimi sebebiyle bizim beynimizde meydana gelen olaylar etrafa yayılır ve başka insanların beynine de gidebilir. Aynı şekilde başkalarının enerjileri de bize gelebilir. İşte bu şekilde hiç tanımadığımız kişileri de gördüğümüz olur. Bu olaya genel olarak toplu bilinçaltı denir. Bu şekilde herşeyin bilineceğini desteklemeyenler elbette vardır ki bunların başında Heisenberg ve Lorenz gelir. Heisenberg, Belirsizlik İlkesi’ni ileri sürer, Lorenz ise Kelebek Etkisi diye bildiğimiz Kaos Teorisi’ni destekler. Kısaca özetlemek gerekirse Heisenberg der ki: Her şeyi bilmemiz için her şeyi hesaplamamız gerekir. Öyleyse ölçüm de yapmalıyız. Bu ölçümler sırasında ölçü aletlerimiz de olaya etki ettiği için hiçbir şeyi kesinlikle bilemeyiz. Kelebek Etkisi’ni duymuşsunuzdur, duymadıysanız onu da özetleyeyim. Lorenz der ki Avrupa’da kanat çırpan bir kelebek, Amerika’da bir kasırgaya sebep olabilir. Burdan anlıyoruz ki ufacık gözüken şeyler bile büyük bir olaya sebep olabilir. Yani hiçbir şeyi kesinlikle bilemeyiz. İşte iki tarafın düşünceleri böyle. Hangisini destekleyeceğinizi bilmem ama bence iki görüşte de doğruluk payı var. Yazımı sonlandırırken eğer okumadıysanız sizlere bu konuyla ilgili olarak Olasılıksız kitabını tavsiye ederim. Ve tabii ki muhteşem kaynağımız:

http://en.wikipedia.org/wiki/Laplace

http://en.wikipedia.org/wiki/Edward_Norton_Lorenz

http://en.wikipedia.org/wiki/Heisenberg

1 YORUM

  1. Bu kitabı okumayan varsa kesinlikle okumalı baştan sona sürekleyicidir, bir o kadarda düşündürücüdür kitabı bitirdiğimde müthiş bir haz aldığımı söyleyebilirim…

ArmadA için bir cevap yazın Cevabı iptal et

İnsan mısın? *