Yararcı (Ütilitarist) Jeremy Bentham

3
3322
Jeremy Bentham

İngiliz düşünce tarihinde ilk sistemli felsefe okulunu kurması Jeremy Bentham‘ı önemli kılar. Bentham’ın felsefesinin temelinde ; fert ve ferdin mutluluğu temel amaçtır. Ferde en fazla hazzı verebilmek , ferde olabilecek en üst seviyede özgürlüğü sağlamak ise hukukun temel amacıdır.

İşte bu durumda Bentham’ın çözümlemesi gerek bir problem ortaya çıkmakta. Bir toplumda yaşayan çokca insanın birbirleri arasında ihtilafa düşmeden mutluluğu nasıl sağlanacaktır?

Bentham iyilik yapmanın bizi mutlu edeceğini, özgecil bir eylem gibi gözükse de, bizi mutlu ettiği için, yani kendi mutluluğumuzu yakalamamızı amaçladığımız için özünde bencil bir eylem olduğunu savunuyor.

Hazlar sistemi diye adlandırdığı sisteminde ; bir kişinin o an için elde edeceği haz, diğer kişilerin,toplumun tepkisine yol açacaksa, çatışmaya sebep olacaksa biz bundan elem duyarız. Bu durum eleme, acıya yol açacağı için o andaki hazzı değil, devamlı olan hazzı tercih ederiz. Yani toplumla çatışacak anlık hazzımızı kendimiz frenleriz. Bu davranışa bizi itecek sebep ise, etrafımızda mutlu insanlar görmenin bizi de mutlu edeceğidir. Dolayısıyla gene dönüp dolaşıp kendi mutluluğumuzu arama amacına dönüyoruz.

Basit bir örnekleme yaparsak ; Gecenin 2’sinde yüksek sesle müzik dinlemek bizi çok mutlu edecek olsun.Bir apartmanda yaşadığımızı farz edelim. Yüksek sesle müzik dinlemekten elde edilecek anlık haz, apartman sakinlerinin tepkisine yol açar mı açmaz mı? Eğer açarsa, gene kendi hazzımız adına şöyle bir fikir yürütüyoruz ; yüksek sesle müzik dinlersem, komşularım rahatsız olur, rahatsız olan komşularımla ilişkilerim zayıflar, belki de polis çağırırlar vs.”  Anlık hazzımızı, uzun vadede sürecek hazzımıza tercih ettik ve gündüz vakti komşuları rahatsız etmeyecek şekilde müzik dinledik : ) Hazlar sisteminin varmak istediği amaç neydi? Etrafımızda mutlu insanları görmek, bizi de mutlu eder.

Peki ama durum her zaman böyle mi? Şöyle bir kurgu oluşturalım. Diyelim ki benim dünyada en çok mutluluk duyduğum şey tuvalimi-paletimi alıp dışarıda resim yapmak. Bu bana en çok hazzı veren eylemim. Yaşadığım yerin halkının ekseriyetinin inanışı, örfü, töresi gereği resim yapmak toplumda hiç de hoş karşılanmayan bir şey olsun. Bu yerin geçmiş tarihine baktığımızda, resim yapanların toplumdan dışlandığını varsayalım. Toplumun tepkisine maruz kalmamak adına resim yapmaktan, yani en büyük hazzımdan vazgeçip uzun vadeli hazzı, yani etrafımdaki insanların mutlu olmasını dolayısıyla kendimin mutlu olmasını mı tercih etmeliyim? Ya da bu tercih Bentham’ın savunusuna göre beni gerçekten mutlu eder mi? Resim yapma hazzını ve diğerlerinin beni dışlamamasını karşılaştırdığımda gene de resim yapma hazzı ağır basıyorsa ayrıca bu durum diğerlerinin mutsuzluğu demekse ne yapmalıyım?

Böyle ve buna benzer durumlarda, toplumun çoğunluğunun mutluluğu amacından gidildiğinde ferdin her zaman hazzı yakalayamayacağının açık olduğunu düşünüyorum. Sizin fikirleriniz nelerdir ?

 

 

3 YORUMLAR

  1. Felsefeci değilim, ama yaşadıklarım üzerine düşündüm ve kenarından kıyısından bir kısım felsefecileri, görüşlerini anlamaya yetmese de, temel sorunlarını şavullayacak kadar okudum. Bence faydacılık, yani insanı çevresi içinde mutlu kılma düşüncesi çok temel bazı süreçlerde, örneğin toplu yaşamın nimetlerinden pay almak, geçerliliği var. Ama insan toplu yaşamın kuşatıcılığından bunalıyor günümüzde. Bu nedenle öncelikle bencil bir görünüm veriyor olsa bile varoluşsal problemleriyle hesaplaşmasını tamamlamaya çabalamalı. Gerçi bu bazan moral bozucu olabilir, ama daha güçlenmiş ve kendinle barışık bir biçimde günübirlik yaşamsal sorunların üstesinden gelebileceğini düşünüyorum.
    Saygılar

  2. aslında işe yaramamasının sebebi bizim bunları var olanla kıyaslamamız. bu adamlar hep var olması gereken şeyleri anlatmaya çabaladılar. ama biz sadece ucundan tutabiliyoruz çünkü var olanla çok fark var. aslında tanrı olsam böyle yaratırdım ve ya tanrı böyle yaratmak istemişti kavramları var düşünürlerde. yine de uygulamaya çalışmak bilmek iyidir bu fikirleri. bu arada utilitarianismle Kant karşılaştırması hakkındaki fikirlerini de merak ediyorum aga. aklında varsa böyle şeyler paylaşırsan iyi olur

  3. felsefeciler, hukukçular, psikologlar, yazarlar, şairler, dahiler… çoğunun, insanların daha iyi şartlarda yaşamaları için geliştirdikleri, aslında çok da karmaşık olmayan felsefeleri var. ama neden hiçbiri işe yaramıyor, neden içselleştirilemiyor bu düşünceler, neden bu kadar yalın ifadeleri ısrarla algılamak ve uygulamak istemiyoruz? biz bu adamlar gibi bakamıyoruz belki olaylara, ama işe yaramadıkları da gün gibi ortada işte. resim yapmak isteyen kişi, toplumun huzur ve mutluluğu nedeniyle bu isteğinden vazgeçiyorsa o kişi özgür müdür? hani devletin asli görevi kişinin özgürlüğünü en üst seviyede tutmaktı? öfff, tonla detay var, kafam karışıyor. hayır olmayacak şeyler değil ama, böyle düşünceleri toplumun geneline yaymak, herkesin riayet etmesini sağlamak fazla ütopik değil mi? ben mi karamsarım acaba, belki de yapılabilir. ama pratikte uygulanabilirliği olsaydı daha sağlıklı toplumlar çıkmaz mıydı ortaya? dünyanın haline bak, insanların, insanlığın, hukukun, devletlerin haline bak. demek ki bir yerlerde sorun var, devlette mi insanlarda mı bilemiyorum. bir de bu adamların nasıl böyle iyimser gözlerle baktıklarına anlam veremiyorum, işe yaramıyor ki!

brandy için bir cevap yazın Cevabı iptal et

İnsan mısın? *